Cilt Kanseri ve HPV İlişkisi

Günümüzün en sık karşılaşılan kanser türlerinden biri olan cilt (deri) kanseri, özellikle son 30-40 yıl içerisinde yaşanan %237 gibi büyük bir artış oranı ile en çok merak edilen ve korkulan rahatsızlıklardan biri haline gelmiştir.

Organlarımızı dış etkilerden, yaralanmalardan koruyan, D vitamini ihtiyacımızı sağlayan ve vücudun sıvı kaybını önleyen deri, 3 tabakadan (Epidermis, Dermis, Subcutis) oluşan oldukça önemli bir koruyucudur. Birçok kişinin bedeninde bulunan ve fizyolojik (doğal) bir oluşum olarak kabul edilen benler, deri üzerinde ortaya çıkan cilt kanserinin en önemli belirtileri olarak kabul edilir. Güneş yanığı, Ultraviyole (UV) ışınlar başta olmak üzere birçok farklı neden ile oluşabilen cilt kanseri, normal dokudaki benler ile yapısal benzerlik gösterebilmektedir.

Deri üzerinde kabarık siyah, kırmızı beyaz ve krem renklerinde ortaya çıkan benlerin, cilt kanseri olup olmadığının nasıl anlaşılacağı konusu, cilt kanseri hakkında en çok merak edilen sorular arasında yer alır. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi, cilt kanserinde de erken teşhisin rolü, hastanın yaşam kalitesi ve sağlığı bakımından oldukça mühimdir. Bu nedenle cilt kanserinin belirtileri, risk faktörleri ve başka hastalıklar ile olan bağlantısını anlamak, kanserin erken teşhisinde önemli bir rol oynar.

Cilt Kanseri Nedir?

Cilt Kanseri Nedir?

Cilt kanserini, deri üzerinde oluşan malignant (kötücül) büyümeler olarak açıklamak mümkündür. Cilt kanserleri birçok farklı türe ayrılır. Bunlar; Melanom cilt kanseri, Bazal Hücreli Karsinom, Skuamöz Hücreli Karsinom ve Kaposi Sarkomu gibi hem yapısal hem patolojik olarak birbirinden farklı kanser türleridir. Ancak bu kanser türleri arasında en çok korkulan ve ölümcül kanser türlerinden biri olarak kabul edileni, melanom cilt kanseridir. Melanom kanseri, deriye rengini veren ‘’melanin’’ isimli renk pigmentlerini oluşturan melanosit hücrelerinin anormal bir şekilde büyüyerek çoğalması ile oluşan kanser türüdür.

Diğer kanser türlerine göre daha az görülse de cilt kanserine bağlı ölümlerde %75 gibi büyük bir orana sahip olması, Melanom kanserini günümüzün en riskli kanserler türlerinden biri haline getirmiştir. Sistematik ve çok hızlı bir şekilde çoğalarak yayılan kanser hücresi, erken tanı ve tedavi sayesinde kontrol altına alınabilir. Bu nedenle deri üzerinde yer alan ben görünümlü dokuların yapılarının tanınması ve hastaların öncelikli olarak kendi takiplerini yapmaları, kanserin erken fark edilmesinde oldukça önemlidir.

Cilt Kanserinin Belirtileri Nelerdir?

Cilt Kanserinin Belirtileri Nelerdir?

Deride bulunan sağlıklı melanosit hücrelerin çeşitli faktörler ile mutasyona uğrayarak çoğalması sonucunda deri üzerinde lekeler ortaya çıkar. Kanser hücresinden kaynaklı oluşan bu lekeler, çoğu zaman normal bir ben ile benzerlik gösterebilmektedir. Vücutta herhangi bir uyarı vermeden ortaya çıkan benler, daha önceden var olan benlerin üzerinde de gelişebilir. Cilt kanserinin en önemli belirtileri arasında deri üzerinde ortaya çıkan bu cilt lekeleri yer alır. Cilt lekelerinin kanser hücresi olup olmadığını anlamak için, normal benler ile cilt kanserinin neden olduğu benlerin farklarının anlaşılması gerekir.

Sızıntı, kanama, soyulma, şişlik ve renk değişimi gibi belirtiler ile ortaya çıkabilen bu lezyonların tespitinin kolaylaştırılması için ‘’ABCD Kuralı’’ olarak bilinen metot uygulanmaktadır. Bu uygulama sayesinde, vücutta bulunan benlerin yapısal görünümünü incelenerek, anormal bir durum olup olmadığı incelenir. Deri üzerinde ortaya çıkan benlerde, aşağıdaki durumları gözlemleyen hastaların, en kısa sürede uzman bir dermatoloğa başvurması gerekir.

Cilt Kanseri Tespitinde ABCD Kuralı;

  • A (Asimetri): Deride ortaya çıkan lekede, şekil ve renk bakımından farklılıklar görülür. Genellikle benin bir diğer yarısı daha koyu iken, öbür yarısı açık renkte olabilir. Ya da benin bir yarısı küçük iken, diğer yarısında asimetrik bir büyüme gözlemlenir.
  • B (Border-Sınır): Deri üzerinde oluşan lezyonun sınırları düzensiz ve girintili çıkıntılı olarak görülür. Benin nerede bittiği ya da başladığı konusunda net bir çizgi yoktur.
  • C (Renk-Color): Cilt üzerindeki benin rengi, vücutta bulunan benlerden farklı bir renge sahiptir. Siyah, gri, kahverengi ve beyaz gibi renklerde olabilen benler, homojen bir görüntünün aksine alacalı bir biçimde görünüme sahiptir.
  • D (Çap- Diameter): Benin çapı, var olan benlerden daha büyük bir görünüme sahiptir. Eğer benin çapı, 6 milimetreden büyük ise riskli lezyonlar olarak kabul edilir.

Cilt Kanseri Risk Faktörleri Nelerdir?

Cilt Kanseri Risk Faktörleri Nelerdir?

Diğer kanser türlerinde de olduğu gibi, cilt kanserinde sağlıklı olan hücreler genleri baskılar ve kontrolsüz bir şekilde çoğalır. Bu nedenle cilt kanserinde önemli risk faktörlerinden birisi genetik yatkınlıktır. Yapılan araştırmalarda Melanom kanserinin %10 oranında aile genetiğinden kaynaklandığı, bu nedenle ailesinde daha önce cilt kanseri olan biri var ise kişinin bu kansere yakalanma riskinin arttığı görülmüştür. Bunun dışında cilt kanserinde birçok farklı risk faktöründen bahsedilmektedir.

Deri Kanseri Risk Faktörleri;

  • Güneş ışığına maruz kalmak
  • Açık tenli olmak
  • Sık sık solaryuma girmek (Ultraviyole ışınlarına maruz kalmak)
  • Çocukluk döneminde vücutta oluşan ağır güneş yanıkları
  • Yoğun güneş altında ve açık havada çalışmak
  • Açık renkli göze sahip olmak
  • Vücutta 50’den fazla bene sahip olmak
  • Çilli olmak
  • Ailede cilt kanseri öyküsünün bulunması ciltte melanom gelişme riskini yükselten faktörler arasında yer almaktadır.

Cilt Kanserine HPV Sebep Olur mu?

Cilt Kanserine HPV Sebep Olur mu?

Genital siğil belirtisi ile ortaya çıkan virüslerden Human Papilloma Virüsü, 200’den fazla türe sahip, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan biridir. HPV enfeksiyonu, yüksek riskli türlerinde (HPV 16, HPV 18) rahim ağzı kanseri, vulva kanseri, ağız ve boyun kanseri gibi kanserlere yol açabilir. Genital siğile neden olan türleri (HPV 6, HPV 11) çoğunlukla yüksek kanser riski taşımaz ancak bazı hastalarda genital kondilomlar (siğiller) zamanla kanserli hücreye dönüşebilmektedir. Bunun dışında HPV’nin genital bölgenin yanı sıra cilde tutunan özel bir türünün olduğu da bilinmektedir. ‘’Epidermodysplasia Verruciformis HPV’’ olarak bilinen bu tür, cilt kanserleri ile yakından alakalıdır. Ciltte yassı ve bazal hücreli deri lezyonlarına neden olan HPV, vulva kanseriyle de cilt kanseri konusunda kesişir.

Vulva kanseri, Human Papilloma Virüsü’nün neden olduğu bir kanserdir ancak deri kanseri olarak kabul edilir. Diğer kanserlere nazaran görülme ihtimali oldukça az olan kanser, en çok kırmızı deri rengi ve kaşıntı belirtileri ile ortaya çıkar. Human Papilloma Virüsü’ne bağlı kondilomlar, ilerleyen dönemlerde kanserli hücreye dönüşebileceğinden bu lezyonlarında takip edilmesi gerekir. Vulva kanserinde en çok görülen kanser türü skuamöz hücreli kanserdir. Ayrıca vulva kanserinde melanom kanseri ve bazal hücreli kanser gibi cilt kanserleri de görülebilir. 2001 yılında yapılan bir araştırmada ciltte bulunan kötü huylu lezyonların %69’unda HPV DNA varlığı görülmüştür. Sonuç olarak yapılan araştırmalarda HPV’nin cilt kanserinde etkili olabileceği ortaya çıkarılmıştır. Ancak bu konuda çalışmalar hala devam etmektedir.

Cilt Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?

Cilt Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?

Cilt kanserinin tanısında en önemli rol, bireylerin kişisel muayeneleridir. Cilt üzerinde bulunan ben ve çil gibi lekelerin boyutlarının ve renklerinin takibinin yapılması gerekir. Bu nedenle kişisel cilt muayenesi ile deride oluşan değişimleri önceden fark ederek, cilt lekelerinde anormal olarak değerlendirilebilecek belirtiler var ise en kısa sürede uzman bir dermatoloğa başvurulması gerekir. Cilt kanseri tanısında ilk olarak doktor tarafından fiziksel muayene yapılır.

Cilt üzerindeki renk ve doku değişikliği, lekelerin çapı ve şişliği doktor tarafından incelenir. Bu inceleme sırasında Dermatoskopi adı verilen ve ciltteki lekeleri 10-20 kat kadar büyütebilen alet ile benler incelenebilir. Elle tutulabilen Dermatoskopi aleti ile benlerin görüntü kaydı alınır. Bu yöntem normal benler ile kanserli hücrelerin ayrımında önemli bir rol oynar. Ancak cilt kanserinin kesin tanısının konulabilmesi için patolojik inceleme yapılması gerekir. Bunun için ciltte oluşan bene biyopsi uygulanır. Biyopsi sonrasında hastanın cilt kanseri olup olmadığı kesinleştirilir.

Cilt Kanserinin Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Cilt Kanserinin Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Cilt kanserinde hastaya uygulanacak tedavi, kanserin hangi evrede olduğu, deri lezyonlarının boyutu ve yerleşim yeri gibi durumlara göre belirlenir. Cilt kanserinde en çok cerrahi yöntem tercih edilir. Cerrahi yöntem ile kanserli hücrelerin vücuttan alınması amaçlanır. Bu sayede kanserli hücre yükü ortadan kalkar ya da azalır. Ancak cilt kanseri lenf gibi oldukça önemli bölgelere sıçrayabilen bir kanser türü olduğu için cerrahi yöntem yeterli gelmeyebilir. Bu tip durumlarda cerrahi yönteme ek olarak diğer tedavi yolları tercih edilebilir.

  • Cerrahi Yöntem: Cilt kanserinde ilk tercih edilen yöntemdir. Hastanın derisinde bulunan kanser hücresi küçük ise lokal anestezi ile kısa sürede deriden temizlenebilir. Bazı hastalarda deri üzerinde bulunan kanserli tümör hücresi kaşık ile kazınarak da ciltten temizlenebilir. Bu yönteme küretaj adı verilir. Cerrahi yöntemin içerisinde kanserin yerine ve boyutuna göre farklı uygulamalar yapılabilir.
  • Kemoterapi: Cilt kanserinde, özellikle ayak bölgesinde çıkan lezyonların lenflere sıçrama olasılığı bulunur. Tanı aşamasında hastadan alınan biyopsi örneği yeterli gelmezse lenflerden de biyopsi alınarak kanserin sıçrayıp sıçramadığı araştırılabilir. Kanser lenflere yayılmış ise ileri evre kanser olarak kabul edilir. Bu tip hastalarda cerrahi müdahale yeterli olmayacaktır. Etkili bir tedavi için hastaya kemoterapi uygulanabilir.
  • İmmünoterapi: Günümüzde birçok kanser türünde kullanılan İmmünoterapi yöntemi, kanser hücrelerini bağışıklık sistemi sayesinde yenmeyi sağlayan bir tedavidir. İmmünoterapi sırasında hastaya bağışıklık sisteminin, kanser hücrelerine karşı savunabileceği ve kötücül hücreleri baskılayabileceği vücut direnci kazandırılır. Bu tedavi yönteminde hastaya, kanserle savaşan en önemli hücrelerden T hücresi ilaçları, kanser hücrelerini baskılayabilecek antikor serumlar ve enfeksiyon aşıları uygulanabilir.
  • Radyoterapi: Cerrahi tedavinin iz bırakabileceği büyük boyutlu tümörlerde ya da yanak, boyun, alın gibi yerlerde bulunan kanserlerde radyoterapi yöntemi tercih edilebilir. Radyoterapi özellikle bazal hücreli cilt kanseri türlerinde etkili bir tedavi yöntemidir. Işın tedavisi ile temizlenen kanser hücrelerinin bölünüp, çoğalarak başka organlara sıçraması engellenir. Radyoterapi süreci hastanın kanserinin seviyesine göre belirlenir.

Makalenin Yazarı: Jin. Op. Dr. Korkut Arslan

S.S.S

HPV Genital Siğil Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Hpv cinsel yolla bulaşan viral bir hastalıktır . Günümüzde artık toplumda çok eşliliğin artması ile oldukça yaygın görülmektedir.
Hpv'nin yüzlerce tipi bulunmaktadır , bu tipler düşük/orta / yüksek riskli olarak ayrılmaktadır. Yüksek ve orta risk grubundaki HPV virüsleri rahim ağzı , baş boyun ve penis kanserine sebep olabilmektedir.
Hpv'nin tedavisinde lezyon çıktığında semptomatik tedavi olarak lezyonların yok edilmesi gereki ki bunu lazer kullanarak yapmaktayız. Sonrasında çıkalrılan lezyonların mutlaka tipleme için patolojik incelemesinin yapılması şarttır. Tipleme hastaların takip şemasının belirlenmesi için çok önemlidir. Uygulanacak anti viral tedavilerin yanında immün sistemi yükseltecek destek tedavileri ve bazı testlerin periyodik olarak yapılması gerekir. Ayrıca hastalar günlük ve cinsel hayatta yapılması gerekenler için bilgilendirilir.
Hpv bağışıklık sisteminin desteklenmesi takibin düzgün yapılması ve günlük yaşantı ve cinsel hayattaki önlemler ile virüsün vücuttan uzaklaşması veya latent fazda yani uyku halinde kalması sağlanabilmektedir. Tüm bunların hekim ve hastanın Co operasyonu ile uyumlu çalışması ile mümkün olacağını unutmayın.
Hpv aşısı aslında cinsel yaşam başlamadan önce yapılmalıdır ki toplumda yaygın 4 tipe karşı koruyabilsin. Aslında aşı şu anda dünyada bir kısım ülkede rutin olarak uygulanan bir aşıdır ancak ülkemizde daha rutin aşı takvimine girmemiştir. Aşı bayan ve erkek herkese yapılabilmektedir. Amaç cinsel hayat başlamadan önce aşılamanın yapılması ile bağışıklığın kazanılması ve sonrasında cinsel hayat başladığında kişilerin bu virüse karşı dirençli hale getirilmesidir.
Hpv aşısının şu anda bilinen bir yan etkisi yoktur. Aşı Amerika ve bazı Avrupa ülkelerinde rutin aşı takvimine girmiş olup kız -erkek herkese yapılmaktadır.
Hpv aşısı kanser riski yüksek olan tip 16-18 e karşı koruyucudur . Bu iki tip toplumda yaygın olarak görülen dikkatli takip ve tedavilerin uygulanmaması sonucunda kansere sebep olabilen tiplerdir . Aşılanmış bireyler bu iki tipe karşı korunmuş olurlar.

YASAL UYARI

Bu sitede yer alan bilgiler, kişileri bilgilendirmek amacıyla hazırlanmış olup, hiç bir şekilde hastalıkların tanı veya tedavisinde kullanılamazlar. Sitemiz Sağlık Bakanlığı 15/2/2008 tarih ve 26788 numaralı yönetmeliği 29. maddesine göre sunduğumuz hizmet ile ilgili konularda bilgilendirme amaçlı tanıtım ve ilan kapsamında hazırlanmıştır.

Gizlilik İlkesi

BİZE ULAŞIN

HPV Genital Siğil Konusunda Bilgi Alın